Saç Dökülmesi ve Kellik Tarihe Karışıyor
Saçlarımız biz çıplakken bile sahip olduğumuz tek elbisemizdir. Aynı zamanda saçlarımız yüzümüzün giysisidir de. Stilimizi yansıtırken bilinçli veya bilinçsizce kullandığımız tek aracımızdır.
Saçlarımız zaman içinde çeşitli mekanik (aşırı fırçalama, tarama, çok sıkı atkuyruğu, örgü, lastikle toplama vb), kimyasal (boya, dekolorasyon, perma, düzleştirme vb.), mevsimsel, hormonal, genetik (kalıtımsal) faktörlere, strese, aşırı kilo kaybına veya beslenme alışkanlıklarına bağlı, hastalık sonucu veya kullanılan ilaçların yan etkisi olarak yoğunluklarını, kalınlıklarını hatta renklerini kaybedebilirler.
Aslında bu değişimler bedenimizin kendi inisiyatifiyle yarattığı adaptasyonlardır.
Bilinen kronik bir hastalığı olmayan insanların saçlarının yüzde 90'ı uzama evresindedir. Saçların bu evresi en az 2 en çok 6 yıla kadar sürer. Arta kalan saçlar ise 3 aya kadar sürebilen (gebelikte 6 aya kadar) uyuma-dinlenme evresindedirler. İşte saçlar bu evrede dökülürler ve bu saçların köklerinden yeni saçlar oluşarak uzamaya geçer. Doğal ve normal şartlar altında günde 100 tele kadar saç dökülmesi normal sayılır.
Saç dökülmesinin en büyük orandaki sebebinin kalıtsal olduğunu biliyoruz. Buna Androgenetik alopesi denir. Bu tür saç kaybı androjenik alopesi ile yani erkek hormonları olan testosteron etkisi altındaki saç kaybı ile karıştırılmamalıdır. Bu durumda saç folikülü testosteron hormonu ve bir enzim olan 5-alfa-redüktaz ile birleştiğinde ortaya yeni bir hormon olan dihidrotestosteron (DHT) çıkar. Bu hormon yüzünden saç folikülü hassaslaşır büyüme döngüsü bozulur, hatta hızlanır, saç zayıflar ve sonunda tamamen kaybolur.
Özellikle erkeklerde saç köklerine aşırı kolajen yığılmasının da saç folikülünün boğularak zayıflamasına ve saç üretmemesine (kalıcı olmayacak şekilde) yol açtığını biliyoruz.
Bu türden kalıcı olmayan saç dökülmelerinde yeni bir teknolojinin çok hızlı (iki hafta gibi bir sürede) etkili ve gözle görülür etkilerinin olduğunu öğrendik. Bu teknolojinin yaşam gücü ile dolu kozmik ışımalardan yola çıkarak geliştirildiğini biliyoruz. Bu ışınlar merkezî sinir sistemimizi şarj ederler. Kozmik enerji bilimsel tanımıyla Terahertz Dalgası'dır. Yeni nesil kozmetik ürünler Tera Bio dalgası ile yüklenmeye başlamıştır.
1 THz (Terahertz) saniyede 1 trilyon titreşim anlamı taşır. Bu dalga boyu 35 THz veya 9 µm seviyesine getirildiğinde ortaya Tera Bio Wave (Tera Bio Dalgası) çıkmaktadır.
Bilim insanları daha önceki araştırmalarında görünür ışığın düzlemsel özelliği ile radyo dalgalarının geçirgenlik özelliğinin güzellik ve sağlığımız üzerindeki olumlu etkilerini ortaya çıkarmışlardı. Düzlemsellik düz bir hatta hareket halindeki bir cismin özelliklerinden biridir. Geçirgenlik ise aynı cep telefonlarının algıladığı radyo dalgaları gibi cisimlerin içine sirayet edebilme özelliğidir.
Japon bilim insalarının araştırmaları Tera Bio Dalgası'nın su molekülüyle rezonansa geçebildiğini, hidrojen köprülerini kırarak bir enerji ortaya çıkardığını ve bu zincirleme reaksiyonun sağlık ve kozmetik güzelliğimiz için pozitif etkiler yarattığını kanıtladılar.
İşte bu dalga ile yüklenmiş yeni jenerasyon kozmetikler eski tip kozmetik ürünlerden üstün olarak hem %100 doğal maddelerden oluşabilecek hem de içindeki su molekülleri daha inceleceği için derimizin daha derin katmanlarına nüfuz edebilecektir. Su ile birlikte bulunan tüm aktif içerik de böylelikle derinin alt katmanlarına ulaşarak etkilerini daha güçlü sağlayacaktır.
Başta saç dökülme sorunlarının kademeli olarak ortadan kalkması olmak üzere tüm cilt güzelleştirme onarma ve nemlendirme amaçlı kozmetik ürünlerin yeni nesil "Tera Bio Dalgası" yüklenmiş versiyonlarının çok daha etkin sonuçlar vereceğinden eminim.
Bu dalga boyundaki ışımalar o kadar zararsızdır ki Tera Bio Dalgasını direkt olarak bedenimize de uygulayabiliriz. Tera Bio Dalgasının enerjisi derimizin derinlerine kadar ulaşacak ve hücre ve bezlerin sağlıksız titreşimde olanlarını rezonans kuvveti sayesinde sağlıklı titreşimlere getirecek, onları canlandıracak, yenileyecek ve sağlımızı daha da iyileştirecektir. Kan dolaşımımızın daha da verimli çalışmasını sağlayarak hücre beslenmesini daha kaliteli hale getirerek metabolizmamızı güçlendirecektir.
Vücudumuzda yaklaşık olarak 60 trilyon hücre vardır. Her hücre evrenden gelen Canlandırıcı (besleyici) Işınlarla aktive olur. Yaşam ritmimizdeki bazı dengesizlikler hastalıklara neden olur. Bu dengesizliği normalize etmek için tek yapılacak şey vücudumuzun titreşimini gerçek ritimle rezone etmektir. Bunu sağlamak için yapılabilecek en iyi şey bedenimize Canlandırıcı (besleyici) Işınlarla aynı enerjiyi sağlayan Tera Bio Dalgası enerjisi almaktır.
Bu konuda yeni araştırmalar yayınlandıkça sizlerle paylaşıyor olacağım.
Kendinize iyi davranın.